Özellikle okunması ricasıyla…
İslamcı gençliğin önderlerinden Necip Fazıl 1959 yılı temmuzunda Büyük Doğu dergisinde şöyle yazmıştı:
“Biz Amerikan politikasını korumakla mükellefiz. Amerikan siyasetini tutmak biricik yol… Amerika’dan nazlı bir sevgili muamelesi görmek biricik dikkatimiz olmalı. Yoksa ‘BİR AMERİKAN BAHRİYELİSİNİN İKİ YANA AÇIK BACAKLARI ARASINDA MÜTALAA ETTİĞİ KADIN’ dan öteye geçemeyiz…
Türkiye 1946‘da ABD kuyruğuna eklenmişti zaten. Sonraki yıllarda birkaç aykırı davranış dışında o kuyruğun altına at sineği misali iyice yerleşti. Ve maalesef ülkemiz ABD ve giderek de Avrupa nezdinde Necip Fazıl’ın çirkin benzetmesindeki pozisyona mahkum edildi.
GELDİK BUGÜNE:
Devletin ve milletin itibarına gayetle düşkün iktidarımızın “Turistin gördüğü her kişiyi aşılama kampanyası ve arkasından hazırladığı çok anlamlı “Enjoy, I’m vaccinated (Keyfini çıkar, aşılıyım)” mesajı veren klip, benim ta eskilere 68‘li yıllara gitmeme neden oldu.
- Filo‘nun Türkiye ziyareti, dönemin devrimci gençlerinin protesto gösterileri ve ABD askerlerini boğaza dökmesiydi hatırladığım. Elbette o gençleri komünist diye döven, onların üzerine tekbirlerle cihada girişen bir bölümü siyasetimizin halen solmayan GÜL’ ü misali, bugün de yaşayan ABD-Perest İslamcıları ve onların eseri KANLI PAZAR’ı da anmam gerek.
BU YAZIDA ASIL ÜZERİNDE DURMAK İSTEDİĞİM KONU BAŞKA AMA.
İstanbul 6. Filo’ya ve ondan 22 yıl önce ABD büyükelçisiyken ölen Münir Ertegün‘ün cenazesini İstanbul‘a getiren Missouri Zırhlısı‘na nasıl hazırlanmıştı?
Sokakların pırıl pırıl yıkanması, özellikle CONİ’ lerin görüş alanına giren Karaköy ve Beşiktaş sahilindeki binaların, duvarların boyanması, gece kulüplerinin, barların önlerine “Well come. Burada İngilizce konuşulur.” diye ışıklı tabelalar asılması, ehven bir eziklik sayılır.
En önemlisi, Coni memnuniyetini sağlamak amacıyla, İstanbul genelevleri baştanbaşa elden geçirildi. Gerçi o zaman ABD henüz Türkiye‘yi fiilen işgal etmemiş, Irak devlet başkanı Saddam da işgalci ABD askerlerinin, frengi, bel soğukluğu gibi zührevi hastalıklara düçar olmadan evlerine dönmeleri için dua etmemişti; ama buna rağmen tüm vesikalı kadınlar, ABD askerlerinin ve onların döndükten sonra halvet olacakları ABDli hatunların sıhhat ve selameti için “Zührevi Hastalıklar” açısından muayene edilmişti.
O kadınlardan kaçının Conilere yüz vermediği, kaçınınsa Turizm Bakanlığımızın zeka ve haysiyet fışkıran yukarıdaki kampanyasındaki gibi; ”KEYFİNE BAK HENÜZ MUAYENE OLDUM.” dediği hakkında resmi bir bilgiye haiz değiliz.
Ancak fiili bir durum var. Türkiye 68‘li yılların çok gerisinde artık.
*
YAZIK.
“YAPARSA AK PARTİ YAPAR” sloganı böyle mi gerçekleşmeliydi?
Sayın cumhurbaşkanı, pandemide çekilen sıkıntılardan ötürü helallik istedi. Kişisel haklarımdan dolayı ebedi bir düşmanlık güdecek biri değilim; ama sırf şu sahnelenen rezaletten, onursuzluktan ötürü asla hakkımı helal etmem.