Egenin efeleri
Dert gam yüklü küfeleri
Çatal yürekte
öfke dalga dalga tufan.
Sabır duru su gibi
Bir omuz çökük
“Dünyayı sırtlandım” der gibi
Bir omuz yukarda
“Ey felek!”
“Daha da ver” der gibi
Ayağında körüklü
Belde hançer,elde mavzer
“Sakın ha!” der gibi
Başları dik
“Eşkıya sanma bizi,
Elim,dilim,belim benim”
Düzün düzmecesine inat
“Dağ kadar sağlam der gibi”
Yörük Ali
Yörük oğlu Yörük
Dizini ot boyamış,
alnında pıtrak.
Ay ışığıyla saf tutan
Serin dağ pınarı yüreği yananlara .
Boğaz kesen kış ayazı şeytana uyanlara
Zamansız,mekansız,ammansız.
Her kim ki gömülmeli selasız,
Tepesine çığ gibi yıkılır.
Kimine umut kimine korku.
Yüreği vatana,mazluma masuma
kar tanesi gibi erirdi.
dağ kadar onuru
dağ kadar gönlüne
dağları mekan tutturmuş
başının dertli dumanını
dağların dumanına kattırmış.
Sis olup,pus olup,
torbasını dolduranın kellesini
heybesine tıkıştırmış.
Çeteciye,düşmana dert kusturmuş….
Çatal olur efeleri yüreği.
Bir yanı seccadenin pamuğu
Kıblenin güneşine bakar.
Bir yanı mavzerin soğuk demiri
Şeytana uyanın leşine bakar.
Yörük Ali’nin namı yürümüş.
Çatal dilliler türkü yakıştırmış.
Dağın eteklerinde över
Düzde söver.
Yörük Ali bu dağ gibi
Düze indikçe alçalır.
Dağa çıktıkça yücelir.
Kara cehaletin koynunda
Ulu çınarın boş kovuğunda
Yıkılışının sesinde……
Yoka yoksulluğa açmıştı gözlerini
Zora zorbalığa…
Soysuzluğa,yolsuzluğa,..
Fitne,esada uyanmıştı.
Gavurun akçesine uzanan eller
kıldırmıştı cumasını,
ırz düşmanlarına el pençe duranlar
Okumuştu atasının selasını.
Minnet mi duysun nefret mi etsin.
Hak yolunda yürü derken,
çatal dillilere mi uysun.
Yeşil şeytanlardan kaçıp,
çatal yüreklilere mi katılsın.
Bir kutlu öfke yüreğinde
Bir öfke ki
Doğrucu Davut düşünür,
Deli Dumrul haykırır..
Cehalet felekten, zeka Allahtan
Yanlışı istemez,doğruyu bulamaz.
Kestirir atar
“Dünya ahrete boşa döneceğine
Zorbanın canı leşe dönsün”
“Her iki yolunda sonu cehennem değil mi?”
“Hiç değilse kendi insafım kadar eşkıya olurum.”
Devletli zorbadan zorba.
Kadı olmuş hak sarrafı.
Hoca gavurun akçesine avuç açmış.
Yok ki vaazın tutulur tarafı.
Zorbaya,yolsuza, soysuza boyun eğecek yere
Felek senin sırtını getirmeden yere
ver sırtını Çine Madran Dağlarına.
En tepeye en dumanlı yere.
Bir kutlu öfke ki yüreğinde.
Bir öfke ki
Düzde insanın bu kadar alçalışına
Yürük Ali Efe 22 yaşında
Çine Madran Dağlarında
Yanında beş zeybeği
terkisine atmış heybeyi
doldurmuş
yarısına kumanya,
yarısına mavzer fişeği.
safra ve kükürt açmazı.
Düz denizinde,dağ gemisinde korsan.
Mavzer elinde,ferman boynunda.
Cahildir.
akşam dostum diyenin yanında uyur
sabah yılanın koynunda uyanır.
Zekidir…….
Yılan başı ezdikçe
Çatal dilindeki yalanı sezdikçe..
Bin bir türünü belledik
Bin bir deliğine ot tıkadıkça
Anlar ki yılana
dolam atsan düğüm tutmaz.
can varsa doğruluk olmaz
Doğruluk anca ölünce
Düzede düzene de uyanır.
Yörük ali
Bu dünyada
yılan yılanı yutmuş.
Kuyruk ağız zincirlenmiş,
Dolam dolam dönmüşte
Koca cihana çöreklenmiş.
Nedir ,niyedir bilemez ama.
Adına da medeniyet denmiş.
haçlı mızrak ucuna takardı.
Artık gavurda medeniyet var
Yunan düzde süngüye takmış bebeyi
Karnını deşip kenara atmış gebeyi
Eşkıyaya aksakallı görünecek değil ya
yurtsever bir yedek subayla karşılaşır
Yörük ali efe
Allahın tedbiri subaya hediye ettiği kıskanılası iman.
Kafası karışır Yörük alinin
Hem devletlü hem isyancı
Oda eşkıya bilinmeyi seçmiş
Ama Allaha kitaba inancı tam
düzde bulamadığı doğruluğu onuru
dağda bayırda bulmuştur Yörük ali
yanlışı istemediği doğruyu bulmadığı için düşmüştür eşkıyalığa
.Vatan için ölür şehit olurum!
Bundan gayrı pazarlık yoktur kula
karar verir yunana karşı durmaya
Çine Madran Dağlarında
Yürük Ali Efe Daha 22 yaşında
Aydınlık yansır aydınlanan adamda
Aydınlanan parlar aydınlatır.
Daha kırkı çıkmadan
yeniden doğuşunun hak yolunda.
çevresindeki kızan sayısı
kırk oldu birden yanında
Artık Yörük Ali Efe Kuvayı Milliye’ciydi Yenipazar’da
MALKOÇ KÖPRÜSÜ
(Kuvayı Milliye’nin ilk büyük başarısı)
Yanlışı istemeyecek kadar zeki
Doğruyu bilemeyecek kadar cahildiler.
“Kula kul şeytana köle olup
düzün sahte doğrusuna kanacağıma
dağın eğrisine kurban hiç değilse
insafım kadar şeytana uyarım” dediler.
Onlar Yörük oğlu yörüktüler.
Dağa çıkmadılar.
Zaten dağda doğdular
“Bize feleğın çanağına…” dediler.
Düze zemherinin birinde inmediler.
Düze inip bağı bostanı ne edecekler.
Şeytan denen keçi suratlının kıllarını yolacaklar.
Cennette uzanan urgan yapacaklar.
Onlar eşkıya
feleğin elinden şahadet şerbetini kapacaklar.
Altınla gelen itibarın sahte olduğunu
Kim eşkıyadan daha iyi bilecek.
Öyleyse vatan için çarpışacak,
Yol kesecekler köprü tutacak,
Ölürlerse şehit yaşarlarsa gazi olacaklar.
Küplerini heybelerini şerefle şanla dolduracaklar.
Onlar eşkıya
Onlar malkoç oğlunun torunları,
yoktu ki korkuyla sorunları.
Kara cehaletin kara kör karanlığında,
felekle kör dövüşleri son buldu,
Kuvayı Milliyenin ışığında.
Yeter ki doğru yolu gösteren olsun,
temiz yüreği yumruk nereye bilsin.
Bilsinler ki yumruklar bir yeri bulsun..
Cehaletin kör karanlığında
Bozkurdun getirdiği ay ışığında
Yönünü buldu izini buldu
Kendini buldu Yörük Ali
Cahil eşkıya
Güneşin nerden doğacağına emin,
İstiklal için istiklali dünya gözüyle
görmekten vazgeçecek kadar
göğsü İman dolu,
Olgun ve bilge
Birer nefer olup çıkartılar.
Yunana haber salar Yörük Ali
“Sultanhisar’a silahsız gelecez”
“Teslim olup sana katılacaz”
Yunan bekleye dürsün
Kızanlarına döner ve der ki.
“ Malkoç köprüsünü basacaz.”
Demir yolundaki karakolu basar,
demir yolunu havaya,
yunan karakol birliğini,
Cehenneme uçururlar.
Sultanhisar’ın
Malgaç Çayı demiryolu köprüsü başında
Yürük Ali Efe Daha yirmi üç yaşında
Yunan birliğini tümüyle yok eder
Milli mücadelemizin ilk zaferinde.
Yörük Ali Efe ve kızanların destanını
türkü olur söylenir.
Yörük Ali artık düze indikçe yücelir.
Zafer dağlarda yankılanır,
eli silah tutan duyar yüreklenir.
Demirci Mehmet Efe de dağdan
düze iner gelir.
Her kim ki bulur kendinde er yüzü
toplanır Yörük Alinin başına
Sayıları bulur dört yüzü.
19 yılının güzü
Umut sis olur bulut olur kaplar
Aydında bayırı düzü
Yunanda mitralyöz, top tüfek tastamam
Efelerin elinde başka bir şey yok
Çakaralmaz tüfek, kama ve tabancadan.
Onlar yörüktüler
eşitsizliğe aldırmadan yürüdüler.
Acar mavzer tükürsün
bırakıp kaçanın yüzüne.
Efeler indiler aydının düzüne.
Güzün yaprak döktü
gözcü çocukların
çıkıp saklandıkları kavak.
Hocalar minareden,kadınlar cumbadan
bir mavzere bin göz bin kulak
halk savaşı başladı ev ev sokak sokak.
Efelerin ve aydınlının üç gün üç gecelik çabası
Yunanın şehri boşaltmasına yetti.
Kısa kestiler oldu Aydın havası,
ele geçen cephanede işin cabası.
Onlar Yörüktüler
Hangi kayaya oyulmuş koyun ağılı,
hangi tepenin ardında hangi köy,
hangi dere iner hangi düze,
kim ilişir kim ilişmez bize
karış karış bilirlerdi yaylaları.
Bin yıldan beri
her karışına seccade sermiş,
her yerinden kıbleye dönmüşlerdi.
Kör karanlıkta,karda tipide bile
ne yol aradılar nede yön.
Düşman su bulamazken taşıdığından gayrı
onlar hangi pınarın suyu soğuktur bilirdiler.
Yunan Sürüden ayrılsa tayınsız ,aç susuz.
Onlar çoban,
onlar yörüktü.
Hangi dağın yenir hangi otu.
Hangi avı saklar hangi kuytu.
Birinin çocukluğu çobanlığı bitmeden
Ötekinin ki başlardı.
Onlar bin değiş bilen çobandılar,
Islıkla tepeden dereye
çaldılar tanıdık bildik ezgileri.
Arif olan bildi anladı,
kıt olan sezdi.
Düşman tel koptu mu
telgrafı telefonuyla sağır,dilsiz,
kılavuzu vuruldu mu izsiz yönsüz,
silah mühimmat yüklü
ürkek hayvan sürüsünden farksız
Ve
onlar Yörük oğlu Yörüktüler
hak yoluna yürüktüler.
Onlar çobandılar…….
kah
duman olup dağın sisine karıştılar
kah
Bozkurt olup sürüden ayrılanı boğazladılar.
Onalar çobandı bilirlerdi güt meyi.
Düşman nerde toplansa
gelip sürüyü dağıttılar.
Kuyuları kapattılar,
köyleri boşalttılar.
Mavzeri elinde,
mazlum,yetim terkisinde
şahlandıkça şahlandı.
Aydın’ın Yörük efeleri
Yunan askeri vadilerden kum gibi akarken,
dar geçitlerde Darius’un kum saatini tıkadılar.
Ankara ya en mühim cephaneyi
Kongreler için gereken süreyi tanıdılar
zaman kazandı Türkiye Büyük Millet Meclisi
En büyük silahımız elimize geçti.
O silah ki
Türk Milletinin Milli iradesi
İşte bu kadar şanlıydı
Milli mücadelemizin ilk zaferi,
Kuvayı Milliyenin,halkın eseri
Dr.Özgür Eker 07.03.2017