2025 yılında piyasaya çıkacak olan Bahsegel yeni kampanyalarla geliyor.

Kolay giriş için kullanıcılar Bahsegel adresine yöneliyor.

Türkiye’de lisanslı yapısıyla güven kazanan Bahsegel markası öne çıkıyor.

Gelecek yılki sürüm olan Paribahis yeni özelliklerle geliyor.

Güvenli yatırım yapmak isteyen kullanıcılar için paribahis güncel giriş vazgeçilmezdir.

Cep telefonlarından kolay erişim için Bahsegel oldukça tercih ediliyor.

Adres engellemelerini aşmak için Paribahis kritik önem taşıyor.

Adres engellemelerinden etkilenmemek için Bahsegel güncel giriş düzenli olarak takip edilmeli.

Ekstra kazanç için oyuncular virtual-museum.net seçeneklerini değerlendiriyor.

Hafta içi sürprizlerini değerlendirirken bütçe çizgimi ve Bettilt giriş oranlarını tutarlı tuttum.

Yüksek güvenlik önlemleriyle Bettilt kullanıcılarını korur.

Adres güncellemeleri düzenli takip edilerek bahsegel giriş üzerinden güvenli bağlantı kuruluyor.

Demokrasileri yalan, özgürlükleri yalan, vatan sevgileri, halk sevgileri yalan!

0
624

Düzen düzenbazlıklarla yürümekte.

Programları yalan! Propagandaları yalan! Ağlamaları yalan!
Sağ da yalan, sol da yalan!

Türkleri de kandırıyorlar, Kürtleri de, hepimizi aldatmaktalar.

Ergenekonları da yalan! Demokratik açılımları ve ileri demokrasileri de!

Doğru söyleyeni dokuz köyden kovuyorlar.

Yalancılar en itibarlı, doğruları haykıranlar en nefret edilenler olarak görülüyor.

Namusssuzlar beyefendi oluyor. Namuslular susturuluyor. Yolsuzluğu ihbar edeni içeri atıyor, yolsuzluk yapanı görmüyor, yapmayanı cezalandırıyorlar.

Hangisi normal, hangisi savunulabilir bunların?!
Ne var ki çocukluk bitince yalanlar da bitmiyor.
Büyüdükçe yalanlar çoğalıyor ve en kötüsü; kendisi de yalancılar kervanına katılıyor. O da arkadaşlarını ve küçüklerini aldatmaya başlıyor yalanlarla. Yalan-dolan çarkının bir dişlisi haline geliyor.

Bunların bir kesimi okuyor, sözde büyük adam oluyor. Örneğin ÖSYM başkanı oluyor. Şifreli sorularla öğrencileri aldatıyor. Şifre ortaya çıkınca bu defa ekranlardan toplumu aldatıyor. Cumhurbaşkanı soruyor, bakanlar soruyor. Onları da aldatıyor. Ama ne görevden alınıyor, ne istifa ediyor. Çünkü aldatılanlar da aldatıyor. Çünkü aldatmaya, aldatılmaya alışıklar. 1,7 milyon aldatılan öğrenci, aileleriyle birlikte 5 milyon insan. Ancak tepkisini koyup sokağa dökülen sadece birkaç bin kişi. Aldatmayı-aldatılmayı kanıksamış bir toplum. Bu yüzden de hep düdüklenen ve düdüklenmeye elverişli olan bir toplum.İnsanlar aldatılmaları nedeniyle sadece sömürülmekle kalmıyorlar. Aldatılan toplum pasif, duyarsız ve haksızlıklara karşı tepkisiz hale geliyor. Ne kendi hakkını arayabiliyor ne de başkalarının hakkı için mücadele edebiliyor. Bu yüzden de sömürüye, zulme, haksızlıklara, eşitsizliklere, yolsuzluklara karşı mücadele verenleri anlayamıyor. Onlara destek vermek, onlarla omuz omuza olmak yerine onlara karşı tavır alıyor, onlara düşman oluyor. Çünkü dini inançları ve kanıksamış olduğu yalanlar onu frenliyor ve dini kullananlara aldanıyor. Onun için mevzubahis dinse, Allah’sa gerisi teferruat oluyor. Din diyenin, Allah diyenin yanında yer alıyor. Böylece dolaylı olarak sömürüye, zulme, zorbalığa ortak oluyor.Darbe dönemlerinin artık bittiğini düşünebiliriz. Ancak orduda yapılan tasfiyelerle ve Genelkurmay’ın iktidara bağlanmasıyla bunun önlenmiş olduğunu sananlar yanılırlar. Bu konuda baz olarak 12 Eylül değil, 27 Mayıs alınmalıdır. O dönemde de orduda  tasfiyeler yapılmış ve Genelkurmay iktidara bağlı kılınmıştı. Ama darbeyi Genelkurmay dışında ve TSK’yı temsil ettiği söylenemeyecek 37 subay gerçekleştirmişti. Bu subayların geneli albay-binbaşı rütbesindeydi. Or rütbesinde olan hiç bir paşa yoktu. Cemal Gürsel müdahaleden sonra Milli Birlik Komitesinin başına geçmişti. Dolayısıyla artık bir darbenin olmamasını, hükümetin TSK’yı hizaya getirmiş olmasına bağlamak yanlış olur. Doğrusu, darbelere bakışın hem orduda hem de toplumda değişmiş olmasıdır. Özellikle de ABD’nin darbeye ihtiyaç duyduğu zeminlerin ortadan kalkmış olması, kendisi için bir komünizm ya da başka bir tehlikenin kalmamış olmasıdır. ABD’den biat alamayacağını düşünenlerin darbeye yeltenmesi olanaksız gibidir. Artık ABD’nin “Bizim çocuklar” dediği darbeyi düşünmeyen, iktidarla uyumlu olan uslu çocuklardır. Ama yarınların ne getireceği belli olmaz. ABD, kendisine yanlış yapan, rayından çıkan iktidarın biletini keser. Ama partiyi bölerek, ama bir tertiple gözden düşürerek, ama orduyu kullanarak. Sonuç olarak ne tek başına tam demokrasi  ne de tek başına tam bağımsız olmak yetmez. Biri eksikse diğeri de eksilecektir. Tam demokrasi için tam bağımsız olmak şarttır. İşte bundan dolayıdır ki  biz ikisine de tam olarak sahip değiliz…