“Fatih Sultan Mehmet bir cemaat İstanbul’da çok güçlenip siyasete müdahil olunca tamamını kılıçtan geçiriyor.”
“Devlet ortak kabul etmez.”
Yaşasın Atatürk Cumhuriyeti
🇹🇷
Fatih Sultan Mehmet
Osmanlı İmparatorluğu’nu İmparatorluk yapan, Osmanlı tarihi en büyük padişahı. Fatih’i diğer Osmanlı padişahlarından oluşan ve oluşturan daha büyük yapan sadece İstanbul’ un Fethi değildir. Siyasal İslam’ın hüküm sürdüğü günümüz Türkiye’sinde böyle bir algı yerleşmiştir. Ders kitaplarında, sosyal kapsamlı, siyasal islamcılar tarafından Fatih tanımı; İstanbul’ un Fethi ve Kuran’ da İstanbul’ un Fethi’ yle ilgili geçen ayetle özdeşleştirilmiştir. Bir çoğumuz Fatih’ in tarikatları, tekke ve zaviyeleri kapatmış, bunlara ait arazileri, mülkleri kamulaştırdığını bilmeyiz. Osmanlı’nın teokratik yapısının yaptığı reformlarla sekteye uğramasına rağmen oradan sonra tekrar ivme kazandı. Fatih’in yaptığı reformların çoğu yönünde politika izleyen 2. Bayezid ve ondan sonra tahta geçen Yavuz’la halifeliğin gelmesi devlette din yapısının kökleşmesine neden olmuştur. Ve hakkında suikaste uğrama şüpheleri vardır. Eğer Fatih suikastle öldürülmüşse, bu suikasti gerçekleştirenleri sadece yabancı devletlerde aramak lazım. Fatih ülkesi içerisinde de birçok kişi ve grubun zararına politikaları izlemiştir.
Türkiye’nin en büyük tarihçisi Halil İnalcık Hoca’nın, Akademik Ders Notları 1938–1986 yılları arasında geçen Fatih ile ilgili bilgiler:
“Yazıcı olarak durumunu yakından bilen tarihçi Tursun bey (tursun bey) Fatih’ in 20.000 köy ve mezranın vakıf statüsünü kaldırdığını ve bu yolla devlete mal edilen bu toprakları tımar ve zeamet olarak askere dağıttığını görevlendiriyor. İmparatorluk boyutunda bu büyük toprak reform hareketinin genişliğini biz tahrir defterlerinden izlemekteyiz.
Fatih bu reformu yaparken bazı yazarların iddia ettiği gibi keyfi değil, kavramsal mantıksal prensiplerden hareket ederek gerçekleştirmiştir. Eski bir Karaman defteri başına konan fermandan öğrendiğimize göre, herhangi bir vakfın o anda asıl amacını yerine getiremediği, cami ve tekke gibi resimler harap olduğu ve artık işlemediği, böylece vakfın asıl gayesinin ortadan kalktığı ileri sürülmüştür.
Keza, mevcut mülk veya vakıf için sultandan izin ve berat alınmadığı nokta üzerinde durulmuştur. Bu gibi bütün mülk ve vakıflar kaldırılmıştır. Devlet, bunu bir müsadere olarak kabul etmiyor, işlev göremediğin vakfı kapatıyor, mevcut statünün kaldırıldığını öne sürüyordu. Aslında bu reform, eyaletlette zaviye ve tekkelerde vakıf yoluyla şeyhlerin eline geçmiş olan ve sayısı Fetret Devri ve ondan sonraki bunalım dönemlerinde ağırlıklı olan miri vakf ve mülkleri yeniden miri haline getirmek amacındaydı. Bunu yapabilmek için İstanbul Fatihi gibi mutlak bir yapıya sahip bir sultan olması gerekirdi. İmparatorluğu kurma yolundaki seferlerine çok sayıda asker gücü olan Fatih merkezi hazinede hükümdarın ihtiyaçlarını karşılayabilecek büyük gelir toplama çabasındaydı. Bu ancak vakıf ve mülk halindeki toprakların özel kullanıcıların yöneticilerinden veya evkafın eline alınıp devlete mal edilmesiyle gerçekleşebilirdi. Bu toprak reformunu hiç abartmadan, aynı dönemde batıda İspanya’ da, Fransa’da ve İngiltere’de kilise mülklerinin devletleştirilmesiyle karşılaştırabiliriz.
Reformdan etkilenen gelir kaynaklarını elden çıkaran giden sınıfı beyler, paşalar, ulema, zaviye sahibi dervişler ve osmanlı öncesi aristokratik çocukları oluşturuyordu. Olanlar arasında sayıca en büyük gelecek, küçük vakıflarla gözlemleyen derviş zaviyelerini, şeyhleri ve dervişleri sayabiliriz. Reformdan etkilenenler Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrinde hayati bir işlevi olan vuruşları sonraları bu üzüntülerini kaybeden tarikat mensubu şeyhler ve dervişleridir. Fatih’e karşı en etkili uğraşıyı da onlar yapacaklardır. Egemen sınıfının büyük bir bölümü reforma karşı olanlar geniş bir propaganda faaliyetine girişmişlerdir. Onlar neshin din ilkelerine ve şeriata aykırıydı, dine hizmet edenlerin mağdur edildiği ileri sürüyorlardı. Tarikatlardan halvetiye dervişleri Orta Anadolu’da yoğun bir propaganda faaliyetine girişmişler ve Amasya’da 2. Şehzade Bayezid’i karşı hareketin öncüsü yapmaya çalışmışlardır. Doğrudan doğruya sultanın kendisine yönetilmeyen eleştiri ve saldırılar, reformdan sorumlu devlet adamlarına, sorumlu veziriazam Karamani Mehmet Paşa’ya yönelmiştir. Afyonkeşlikle suçlanarak Amasya’ sa Fatih’ in tepkisine neden olan Bayezid ile kardeşi Konya alisi olan Fatih’ in taht için namzet görecek Cem arasında rekabet bu büyük sorunla birleşmiş olacak. Bu durum hiç şüphesiz Fatih’in son dönemlerinde Osmanlı Devleti içinde siyasi güçler ayaklandıran en büyük sorun haline geldi. Nesh hareketi 1478 sonbaharında nişancı Karamani Mehmed Paşa’nın veziriazamlığında uygulanmış. Mehmed Paşa, Toprak işlerinden sorumlu olarak nişancılığı zamanında bu meseleyle ilgilenmiş ve padişaha bu reform hareketinde yardımcı olmuş. Mehmed Paşa aynı zamanda Fatih zamanında devlet iktidarını kendi tekelleri altında almış olan kul aslından paşalara karşı da bir tepkiyi temsil etmekteydi. Sadrazamlığında Divan’ da vezirliklere kendisi gibi ulemadan adamlar getirmekteydi. Böylece reform, hükümet içinde bir iktidar mücadelesi toprak sınırlarına dönüşüyordu. Kul aslından askeri grubun başında, yeniçerilerin taptıkları büyük savaş adamı Gedik Ahmed Paşa bulunuyordu. Fatih’te üreme son saltanat dönemlerinde bu hikayeler, devleti büyük bir buhranın eşiğine geldi. Mehmed Paşa aynı zamanda Fatih zamanında devlet iktidarını kendi tekelleri altında almış olan kul aslından paşalara karşı da bir tepkiyi temsil etmekteydi. Sadrazamlığında Divan’ da vezirliklere kendisi gibi ulemadan adamlar getirmekteydi. Böylece reform, hükümet içinde bir iktidar mücadelesi toprak sınırlarına dönüşüyordu. Kul aslından askeri grubun başında, yeniçerilerin taptıkları büyük savaş adamı Gedik Ahmed Paşa bulunuyordu. Fatih’te üreme son saltanat dönemlerinde bu hikayeler, devleti büyük bir buhranın eşiğine geldi. Mehmed Paşa aynı zamanda Fatih zamanında devlet iktidarını kendi tekelleri altında almış olan kul aslından paşalara karşı da bir tepkiyi temsil etmekteydi. Sadrazamlığında Divan’ da vezirliklere kendisi gibi ulemadan adamlar getirmekteydi. Böylece reform, hükümet içinde bir iktidar mücadelesi toprak sınırlarına dönüşüyordu. Kul aslından askeri grubun başında, yeniçerilerin taptıkları büyük savaş adamı Gedik Ahmed Paşa bulunuyordu. Fatih’te üreme son saltanat dönemlerinde bu hikayeler, devleti büyük bir buhranın eşiğine geldi. yeniçerilerin taptıkları büyük savaş adamı Gedik Ahmed Paşa bulunuyordu. Fatih’te üreme son saltanat dönemlerinde bu hikayeler, devleti büyük bir buhranın eşiğine geldi. yeniçerilerin taptıkları büyük savaş adamı Gedik Ahmed Paşa bulunuyordu. Fatih’te üreme son saltanat dönemlerinde bu hikayeler, devleti büyük bir buhranın eşiğine geldi.
Fatih’in merkezi hazineyi varlıkları için öteki reformlar arasında İstanbul’da devlet hükümetlerine geçmiş Bizans döneminde kalma evlerin kiraya verilmesi ve özellikle gümüş para, akça üzerinde yaptigir reformlar ayrıca genel misafirhanesizliği artırma uygulamalarıdır. Para üzerindeki uygulamalar kısaca hatırlatalım. Çoğu ticaret mal ve hizmetler (mum, tuz ticareti gibi) ana ihtiyaç içeriklerini üzerinde barındırdığı tekel devlet kontrolünü, hazine gelirlerini artırmaya yardım ederken halk ve tüccar için kapsamlı yoğunlukları doğurmakta ve tüketici eksikliğini yaygınlaştırmaktaydı. Fatih, saltanatının maliyetinden beri her beş sene de bir akçe çıkararak piyasadaki yeni akçayı gümüş fiyatından kabul ederek envanter akçenin piyasadaki yüksek fiyatı üzerinden yürütüyordu. Kaçaklar, gümüş yasakcılar hanlarda ve işyerlerinde takip ediliyor, el koyuyorlardı. Bu uygulamanın idaresine karşı geniş halk tabakaları arasında yolsuzluğu yaymıştır. İstanbul fatihine karşı açıktan bir muhalefet yapılamazdı, halkı sıkan, askeri sınıfları tedirgin eden politikası, kendisine ve yürüttüğü idareye karşı son yıllarda geniş bir tepkinin doğmasına yol açtı.
Mayıs 1481’de Fatih’ de Maltepe’de ordusu başında kendisine ağır bir ilâç (şerbet) verilmesi sonuncu öldünü bekliyor. Zehirlendiğine dair anlatımlar, bütün bu koşulların göz önüne alınmasısa olumludur. Fatih’in ölüm hikayesi üzerine yeniçeriler ayaklanıp İstanbul’a dönenler ve ilk iş olarak veziriazam karamanı Mehmed Paşa’yı öldürüp cesedini sokaklarda sürüklediler. İdareyi eline alan Gedik Ahmed Paşa ve kayınatası İshak Paşalar, Bayezid’i Amasya’dan getirtip tahta oturmak ve Cem’ in Konya’dan gelmesini önlemek için her türlü önlemi aldılar. Bu çıkışın ölümü (Kasım 1482) kadar ki dönem, yeniçerilere dayanan Gedik Ahmed Paşa’nın diktatörlük dönemidir. Bütün devlet kararları, onun söylediği gibi oluyor, Cem Sultan’ın tahtı karşılamak ele için yaptığı girişmleri karşısında (yenişehir Savaşı, 20 Haziran 1482) Sultan Bayezid ona dayanıyordu.
Osmanlı Devleti’nin temel ilkelerinin yeni bir yöne sokan bu dönem üzerinde hakkında bazı belgeleri vardır. Olayları, o zaman Fatih’in sarayında bulunarak ölümünde İtalya’ya kaçan Jean Maria Angiolello’dan dinleyelim: Amasya’dan İstanbul’a gelen Bayezid’ in önüne sarayın kapısında çıkan yeniçeriler vadedilen bin akçe bahşişi istediler. Yeniçerilerin ikinci buluşma vezirlik makamına kökeni hristiyan yani kul olmayanın getirilmemesiydi. Üçüncüsü, yeni akçe çıkarılmamasıydı. Bayezid’ e bu hükümle kabul ettirildi. Yeni sultan ilk iş olarak devleti koruduğu Yedikule’yi ziyaret etti ve devlet ileri gelenlerinin biatını kabul ederek tahta oturdu. Bayezid’in hemen döneminde hemen her alanında, Fatih devrindeki politikaların bırakıldığı ve işlerin eski şekline getirildiğini görmekteyiz. Bu farklılıkları gözetmekten bir devrimdi. Şimdi her şey, şeriat adına eski haline getiriliyor ve padişah şeriatı yeniden canlandırılan bir kurtarıcı gibi selamlanıyordu. Tabi yapılan ilk işlerden biri, Fatih’ in kapatarak devlete mal olduğu emlak ve evkafı eski sahiplerine geri vermek oldu.
Ruhu şad mekanı cennet olsun
Yazan
Av Emine Aygören Hacıhamdioğlu